Devirler değiştikçe insanlar, insanlar değiştikçe de insan ilişkileri farklılaşıyor. Birkaç yıl öncesinde insanlar için çok normal olan adetler, tavırlar ve normaller süreli “yeni normal”lere dönüşüyor ve eskiler yadırganır oluyor. Bunu yüz yıl öncesine taşırsanız iş tamamen içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Eğitim de bu değişimin içinde hep “ana akım” rüzgarların peşinden sürüklenen bir yaprak gibi kendine rol kapmaya çalışıyor. Önceleri davranışçı kuramın gölgesinde öğretmen merkezli olmaya çalışırken sonraları yapılandırıcı kuramın fırtınasında öğrenci merkezli görünmeye çalıştı. Şimdilerde ise ne olduğunu bilememeyi post modernliğin kuantum çıkmazında bir maharetmiş gibi gösterip kusurlarını örtmenin derdinde. Neyse, konumuz bu olmadığı için Ömer Seyfettin’in söylediği gibi yapalım ve sadede gelelim. Özellikle öğrenci merkezli eğitimle birlikte öğretmenlerde “dersi sevdirme” endişesi baş gösterdi ve bilgiyi mal, öğretmeni satıcı, öğrenciyi ise müşteri gibi gören bir anla...