Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Eğitimi TV Şovuna Dönüştürelim (mi?)

  Devirler değiştikçe insanlar, insanlar değiştikçe de insan ilişkileri farklılaşıyor. Birkaç yıl öncesinde insanlar için çok normal olan adetler, tavırlar ve normaller süreli “yeni normal”lere dönüşüyor ve eskiler yadırganır oluyor. Bunu yüz yıl öncesine taşırsanız iş tamamen içinden çıkılmaz bir hal alıyor.  Eğitim de bu değişimin içinde hep “ana akım” rüzgarların peşinden sürüklenen bir yaprak gibi kendine rol kapmaya çalışıyor. Önceleri davranışçı kuramın gölgesinde öğretmen merkezli olmaya çalışırken sonraları yapılandırıcı kuramın fırtınasında öğrenci merkezli görünmeye çalıştı. Şimdilerde ise ne olduğunu bilememeyi post modernliğin kuantum çıkmazında bir maharetmiş gibi gösterip kusurlarını örtmenin derdinde. Neyse, konumuz bu olmadığı için Ömer Seyfettin’in söylediği gibi yapalım ve sadede gelelim. Özellikle öğrenci merkezli eğitimle birlikte öğretmenlerde “dersi sevdirme” endişesi baş gösterdi ve bilgiyi mal, öğretmeni satıcı, öğrenciyi ise müşteri gibi gören bir anla...

Çay Gibi Eğitim

  Güzel bir çay nasıl olur? Demli mi, demsiz mi? Nasıl bir bardakta sunulursa güzel olur? Şeker koymalı mı yoksa sade mi içmeli? Çok sıcak çay mı iyidir yoksa biraz soğuması mı iyidir? İşi bilen bilir. İyi çay için demlik de çaydanlık da ateş de demleme usulü de önemlidir. Bazısı porselendeki çayı tek geçer bazısı emayede demlenen çayı sever. Bana sorarsanız çay biraz demli olmalı. Açık çay istediğim tadı vermez. Zift gibi demli de olmamalı tabi. Bardağın yarısı dem olsa iyidir mesela. Sonra çayın suyunun da özel olmasına dikkat etmek lazım. Öyle kireçli çeşme suyundan yapılan çayla kaynak suyundan yapılan çayın lezzeti de bir olmaz. İşi bilenler çay demlemek için evde özel su bulundururlar. Takdir edilesi bir davranış. Şeker meselesine gelince. Zevkler tartışılmaz tabi ama çayı dilden sevenler şekerli, “dil”den sevenler şekersiz içer. Tırnak içindeki “dil”in Farsça gönül demek olduğunu da bilenler bilir. Şekersiz çaydan zevk alanlar işi ilerletmiş, çayla hemhal olmuştur zira. Şeke...

Sürdürülebilir Okuma için 8 İlke

  Samimi bir kitap okuyucusu şu sözlerle dert yanıyor: Hocam, bir şeyler okuyoruz ama daldan dala okumuş gibi oluyor. Sanki verimli olmuyor gibi. Şöyle ki bir roman, bir kişisel gelişim kitabı, bir tarih kitabı, bir düşünce kitabı falan. Ne dikkatimi çektiyse alıyorum listeye. Sanki böyle olmamalıymış gibi geliyor ama şunu da istemiyorum; mesela psikolojiyle ilgili okuyayım hep ki o konuda derinleşeyim. Bu da bir ders çalışma gibi olacak diye hissettiriyor, onu da istemiyorum. Okumaktan zevk almak istiyorum. Böyle bir ondan bir ondan okumak zevk veriyor ama sadece genel kültür oluyor. Bilgi, ilim oluşmuyor. Sizce nasıl okumalı? Böyle dert yanan insan gelişmeye hazır insandır. Motivasyonu var, usulde bir eksiklik olduğunun farkında ama doğru metot konusunda kafası karışık. Aynı zamanda da arayış içinde. O zaman konumuz “Sürdürülebilir Okuma”. Yani hem oku hem geliş hem de bıkma. Bunun için bize gereken 8 ilke: 1. %50 Görev %50 Zevk: Kitap okuma işi ne tek başına bir ödev gibi görüle...