Ana içeriğe atla

Sürdürülebilir Okuma için 8 İlke

 Samimi bir kitap okuyucusu şu sözlerle dert yanıyor:

Hocam, bir şeyler okuyoruz ama daldan dala okumuş gibi oluyor. Sanki verimli olmuyor gibi. Şöyle ki bir roman, bir kişisel gelişim kitabı, bir tarih kitabı, bir düşünce kitabı falan. Ne dikkatimi çektiyse alıyorum listeye. Sanki böyle olmamalıymış gibi geliyor ama şunu da istemiyorum; mesela psikolojiyle ilgili okuyayım hep ki o konuda derinleşeyim. Bu da bir ders çalışma gibi olacak diye hissettiriyor, onu da istemiyorum. Okumaktan zevk almak istiyorum. Böyle bir ondan bir ondan okumak zevk veriyor ama sadece genel kültür oluyor. Bilgi, ilim oluşmuyor. Sizce nasıl okumalı?

Böyle dert yanan insan gelişmeye hazır insandır. Motivasyonu var, usulde bir eksiklik olduğunun farkında ama doğru metot konusunda kafası karışık. Aynı zamanda da arayış içinde.

O zaman konumuz “Sürdürülebilir Okuma”. Yani hem oku hem geliş hem de bıkma. Bunun için bize gereken 8 ilke:


1. %50 Görev %50 Zevk:

Kitap okuma işi ne tek başına bir ödev gibi görülecek ne de tek başına zevk için yapılacak bir iş. Bu ikisinin ortasını bulmak önemli.

Bu oranı tutturmak için de kendini şu iki konuda ikna etmelisin:

  • Okumak beni geliştirir, bu yüzden okumalıyım.
  • Okumak zevkli bir iştir, bu yüzden okumalıyım.

 

2. Uzun Vadeli Okuma Planı Yap:

Verimli ve insanı geliştiren bir okuma için öncelikle uzun vadeli bir okuma planı yapmalı. Plan yapılmadığı zaman hem insanı geliştiren bir yönü olmuyor hem de planlı olmadığı için motivasyon sağlamıyor.


3. Okuma Kategorileri Hazırla:

Öncelikle belirli okuma alanları belirlenmeli. Bunlar şu başlıklarda seçilebilir (seçilebilir dedim ki kararın okuyucuya ait olduğu belli olsun:) ;

- Fikir/düşünce ile ilgili kitaplar
- Tarih
- İlahiyat
- Hatırat
- Eğitim
- Psikoloji/Sosyoloji
- Bilim/Felsefe
- Şiir/Roman

Öncelikle esas olanın "Fikir/düşünce ve ilahiyat" ile ilgili kitaplar olduğu kanaatindeyim. Çünkü diğerleri onların üzerine bina edildikçe anlamlı bir yere oturabiliyor.


4. Kategorilerin İçini Doldur:

Bu liste başlıklarını oluşturduktan sonra da sıra listenin içini doldurmaya geliyor. Ben mümkün olduğu kadar bu listenin her dalından dengeli bir şekilde okumaya çalışıyorum. Başta fikir/düşünce kitaplarına ağırlık vermiştim. Ama bir süre sonra tekrara düştüğümü hissedince bu alanın doyduğunu anladım ve diğerlerine daha fazla yönelmeye başladım.

Okuma listesi hazırlarken önemli bir konu da yıllar önce okuduğun kitapları “Bunları nasıl olsa okudum” diyerek geçmemek. Tekrar listeye al, tekrar oku. Büyük ihtimalle “ne kadar bilinçsizce okumuşum” diyeceksin.

5. Kitapsever Arkadaşlara Yanaş:

Hem planlı okumak hem de doğru kitaplarla buluşmak gerek.

Doğru kitabı bulmak da başlı başına bir mesele. Ben bunu "kitaba ve okumaya yakın bir çevreden beslenmek" şeklinde çözdüm. Özellikle bu tür bir arkadaş grubu bulunabilirse ve kitap piyasası takip edilebilirse çoğu zaman kitap okuyucuyu buluyor. Son sekiz ayda okuduğum altmışa yakın kitabı böyle bir ortamdan beslenerek okudum diyebilirim.

6. Okumayı Ciddiye Al, Not Al:

Okurken de dikkat edilmesi gereken konular var. Öncelikle okumayı ciddiye almak, bir şeyler öğrenmek, anlamak ve yorumlamak üzerine kitaba eğilmek gerekiyor. Hiçbir zaman vakit geçsin diye oturup okumamalı. Zaten listeye de o tarz kitapları almamalı. Kendimden örnek vereyim: Okurken yanımda mutlaka not alacağım ajandam, bu iş için özel olarak aldığım kurşun kalemim, yapışkan renkli ayraçlarım ve sarı renkli fosforlu kalemim hazır olmalı. Tabi bunları içinde bulundurduğum özel kalem kutum da. İlk bakışta fazla gereksiz gelebilir. Ama okumayı ciddiye almaya baştan başlamak gerek değil mi?

7. Her Kitap İçin Bir Şeyler Yaz:

Kitabı okumaya başlarken sonunda bir tanıtım yazmam gerektiğini bilmek okumaya ciddiyet katıyor. Bu nedenle tanıtım yazısına malzeme olabilecek hiçbir ayrıntıyı kaçırmamalıyım. Bazı yerlerin üzeri fosforlu kalemle çiziliyor, bazı yerlere kurşun kalemle notlar alınıyor bazı yerlere de yapışkan etiketler yapıştırılıyor. Ajandaya notlar alına alına okunuyor.

8. Boş Vakit Değil, Özel Vakit:

Okuma işine vakit ayırmak da önemli bir konu. Düzenli okumaya ilk başladığımda gördüm ki aslında fazlasıyla vaktimiz var. Ama biz o vakitleri boş işlerle öldürmeye alışmışız. Paradan tasarruf eder gibi zamandan da tasarruf edip biriktirdiklerimizi okumaya, öğrenmeye ayırınca vakit zengini oluyoruz.

Yukarıda bahsettiğim okuma alanlarının altında hangi kitapların olması gerektiği meselesine gelince: O konu okuyucunun kişisel kararı. Ancak istenirse tavsiye verilebilir. Yeter ki okuma işini bilinçli bir şekilde yürütme iradesi olsun.

Allah'a emanet...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğretmenime Mektup

Sevgili ö ğ retmenim, Siz bu mektubu okudu ğ unuzda ben çoktan b ü y ü m üş olaca ğı m. L ü tfen kim oldu ğ umu, nerede oldu ğ umu merak etmeyin. Kimli ğ imden çok, yazd ı klar ı ma önem verin. Size bu mektubu k ü ç ü kken yaz ı yorum ve b ü y ü d üğü mde size vermeyi planl ı yorum. Asl ı nda bu mektuplardan herg ü n bir tane yazmay ı planl ı yorum. Ç ü nk ü size yaz ı lacak o kadar çok ş eyim, edecek o kadar te ş ekk ü r ü m ve sitemim var ki... hepsini bir deftere s ığ d ı ramam zaten. Y ı llar sonra ş imdiki bana "gelip y ü z ü me söylesen olmaz m ı yd ı ?" diyeceksiniz eminim. Ama siz de biliyorsunuz i ş te, ben utangaç, k ı r ı lgan ve cesaretsiz bir çocu ğ um. L ü tfen beni anlay ı n. E ğ er b ü y ü d üğü mde bu cesareti kendimde bulabilirsem (b ü y ü kler cesur oluyormu ş ) bunlar ı size elden vermeyi d üşü n ü yorum. Bug ü n s ı n ı fta dediniz ki; " Kim ne derse desin, Ahiret var... Kesin." Bu söz ü n ü z ü defterimin en ü st ü ne ...

İlkokul Öğretmenim Sabahattin E’ye Soruyorum:

Bir keresinde gülmüştüm ve siz bana “inşallah hep böyle güzel gülersin” demiştiniz. Bütün arkadaşlarım bana bakmış ve hep beraber gülmüştük. O günden sonra topluluk içinde gülmeyi, konuşmayı çok seviyorum. Allah sizden razı olsun. İkinci sınıftayken “dersi dinleyemeyecek kadar derdi olan lütfen benimle paylaşsın” demiştiniz. Benim de sıkıntılarım, korkularım vardı. Dersten sonra sizinle konuşmak, içimi dökmek çok iyi gelmişti. O güne kadar benim dertlerimle karşılıksız ilgilenen insanların varlığından beni niçin haberdar etmediniz? Allah sizden razı olsun. Tenefüste nöbetçiydiniz. Ben de merdivenden koşarak iniyordum. Beni arkamdan yakalamasaydınız büyük ihtimalle düşecek ve bir yerlerimi kıracaktım. Beni hırkamdan tutarken parmağınızı incittiniz. Ertesi gün parmağınız alçıdaydı ama yine de bana gülümseyerek bakıyordunuz. Benim bir yerim kırılmasın diye kendinizi feda etmeniz kendimi okulumda büyük bir güven içinde hissetmeme sebep olmuş, size olan sevgim bir kat daha artmıştı. Bu...

Çay Gibi Eğitim

  Güzel bir çay nasıl olur? Demli mi, demsiz mi? Nasıl bir bardakta sunulursa güzel olur? Şeker koymalı mı yoksa sade mi içmeli? Çok sıcak çay mı iyidir yoksa biraz soğuması mı iyidir? İşi bilen bilir. İyi çay için demlik de çaydanlık da ateş de demleme usulü de önemlidir. Bazısı porselendeki çayı tek geçer bazısı emayede demlenen çayı sever. Bana sorarsanız çay biraz demli olmalı. Açık çay istediğim tadı vermez. Zift gibi demli de olmamalı tabi. Bardağın yarısı dem olsa iyidir mesela. Sonra çayın suyunun da özel olmasına dikkat etmek lazım. Öyle kireçli çeşme suyundan yapılan çayla kaynak suyundan yapılan çayın lezzeti de bir olmaz. İşi bilenler çay demlemek için evde özel su bulundururlar. Takdir edilesi bir davranış. Şeker meselesine gelince. Zevkler tartışılmaz tabi ama çayı dilden sevenler şekerli, “dil”den sevenler şekersiz içer. Tırnak içindeki “dil”in Farsça gönül demek olduğunu da bilenler bilir. Şekersiz çaydan zevk alanlar işi ilerletmiş, çayla hemhal olmuştur zira. Şeke...