Örnek Olay 1:
Bir fabrika kurduğunuzu düşünün. Epey bir sermayeyi duvarlar, çatılar, çimento ve demirlere gömdünüz. Bir o kadar da makine satın aldınız ve üretime başladınız. Allah hayırlı bol kazanç versin.
Bir fabrika kurduğunuzu düşünün. Epey bir sermayeyi duvarlar, çatılar, çimento ve demirlere gömdünüz. Bir o kadar da makine satın aldınız ve üretime başladınız. Allah hayırlı bol kazanç versin.
Ama bir süre sonra işler hiç de hayal ettiğiniz gibi
gitmemeye başladı. Ay sonu bilançoları, faturalar, giderler hep zarar
gösteriyor. Problem nerede diye toplantılar, raporlar, istişareler… nafile. Hep
zarar, hep zarar.
Önünüzde iki seçenek var. Ya sistemdeki delikleri bir
şekilde yamayacak ve fabrikayı ayağa kaldıracaksınız, ya da fabrikayı elden
çıkartacaksınız. Geç kalırsanız iyi bir alıcı da çıkmayacağından hepten
battınız demektir.
Ama ne yapsanız kâr etmedi. Bir türlü sistemi oturtamadınız.
O zaman fabrikayı elden çıkartıp zarardan kurtulmak istemenize kim itiraz
edebilir? İşi bilen herkesin tavsiyesine uyup kurtulmak en akıl kârı çözüm
olur.
Örnek Olay 2:
Bir eğitim sistemi kurduğunuzu düşünün. Epey bir sermayeyi
duvarlar, çatılar, çimento ve demirlere gömdünüz. Bir o kadar da teknolojik
eğitim araç-gereci satın aldınız ve eğitime başladınız. Allah hayırlı okumalar
versin.
Ama bir süre sonra işler hiç de hayal ettiğiniz gibi
gitmemeye başladı. Araştırmalar, anketler, sınav sonuçları, raporlar hep zarar
gösteriyor. Problem nerede diye toplantılar, raporlar, istişareler… nafile. Hep
zarar, hep zarar.
Önünüzde iki seçenek var. Ya sistemdeki terslikleri bir
şekilde giderecek ve eğitimi ayağa kaldıracaksınız, ya da okulları
kapatacaksınız. Geç kalırsanız nesilleri hebâ ettiğinizden hepten battınız
demektir.
Ama ne yapsanız kâr etmedi. Bir türlü eğitim sistemini
oturtamadınız. O zaman okulları kapatıp zarardan kurtulmak istemenize kim
itiraz edebilir? İşi bilen herkesin tavsiyesine uyup kurtulmak en akıl kârı
çözüm olur.
***
İşle(yeme)yen eğitim sistemine giren ve girmeyen iki
öğrenciyi ele alalım (gerçi sisteme girmemek kanunen suç ama hayal etmek de mi
suç). Biri sisteme giren Mustafa, diğeri sisteme girmeyen Necmi olsun. Mustafa
her gün okula gidip gelsin, Necmi kendi kendine okuma yazma öğrenip parmak
hesabı yapsın. Sonra ne mi olsun? Buyrun;
Mustafa, zorunlu on iki yıllık eğitim hayatı boyunca binlerce
saat İngilizce dersi aldı. Liseden mezun olduğunda iki kelimeyi bir araya
getirip İngilizce bir cümle kuramıyor.
Necmi de Mustafa’yla aynı durumda.
Mustafa, zorunlu on iki yıllık eğitim hayatı boyunca
yüzlerce saat müzik ve resim dersleri aldı. Liseden mezun olduğunda herhangi
bir enstrümanı çalamıyor, düzgün bir eskiz çizemiyor.
Necmi de Mustafa’yla aynı durumda.
Mustafa, zorunlu on iki yıllık eğitim hayatı boyunca yüzlerce
saat Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi aldı. Liseden mezun olduğunda ahlak ve
değerler konusunda donanımlı örnek bir şahsiyet olamadı.
Necmi de Mustafa’yla aynı durumda.
Mustafa, zorunlu on iki yıllık eğitim hayatı boyunca binlerce
saat Türkçe dersi aldı. Liseden mezun olduğunda ne düzgün Türkçe konuşup
yazabiliyor, ne de derinlikli bir sohbeti anlayabiliyor.
Necmi de Mustafa’yla aynı durumda.
Mustafa, zorunlu on iki yıllık eğitim hayatı boyunca yüzlerce
saat Beden Eğitimi dersi aldı. Liseden mezun olduğunda hiçbir spor dalında
kendini geliştiremedi. Lisanslı bir sporcu olamadı.
Necmi de Mustafa’yla aynı durumda.
Mustafa, zorunlu on iki yıllık eğitim hayatı boyunca binlerce
saat Matematik dersi aldı. Liseden mezun olduğunda, öğrendiklerinin hemen hemen
hiçbirini günlük hayatında kullanamıyor. Ancak pazardan alış veriş yapabiliyor.
Necmi de Mustafa’yla aynı durumda.
Mustafa, zorunlu on iki yıllık eğitim hayatı boyunca hep
sıranın üzerinde oturdu. Liseden mezun olduğunda hiçbir meslek sahibi olamadı.
Necmi, Mustafa’yla aynı durumda değil. Çünkü o çalıştı ve iş
güç sahibi oldu.
***
Mustafa’yı kurtarmak için geç kalmış sayılmayız. Ama
haftalık ders sayısı, yoğunlaştırılmış İngilizce, tam gün eğitim, yeni müfredat
falan derseniz boşuna uğraşmayın. O ilaçlar hiçbir işe yaramaz. Mustafa’yı
kurtarmak isteyen onu dört duvar arasından çıkartıp hayatı göstersin.
Madem on iki yıl okutup da sonunda hiç okumayanla aynı
durumda bir nesil yetiştiriyoruz, o zaman okulları kapatalım gitsin. Hiç olmazsa
zarardan kurtuluruz. Mustafa da başının çaresine bakar.
Yorumlar
Yorum Gönder