Her milletin kültüründen doğan ve medeniyeti oluşturan,
kendi içinden doğan ve genetik kodlarıyla uyum sağlayan bazı tezahürleri
vardır. Bu tezahürlerle geçmişe tutunur ve geleceğe yürür. Adetleri,
gelenekleri, mimarisi, yeme-içmesi bu tezahürlerdir ve milleti millet yapar. Daha
da önemlisi millet tutar.
Medeniyet sahibi bir milleti, hiç bitmeyen bir merdivene
tırmanan bir insana benzetirim. Tırmanmış olduğu basamaklar geçmiş birikimidir.
Çıkacağı her yeni basamağı da geçmiş birikimi üzerine ve ona uygun bir şekilde
üste koymalıdır. Geçmiş kültürel birikimi inkâr etmek, altını boşaltır. Düşmek
kaçınılmazdır. Geçmişini tanımadan yeni basamaklar koymaksa ancak boşa çabadır.
Bugün yıkılmazsa elbet yarın yıkılır.
Peki biz tırmananlardan mıyız? Olduğu yerde kalanlardan
mıyız? Düşmek üzere olanlardan mıyız? Yoksa çoktan düştük de farkında olmayanlardan
mıyız? Karar yüce İslam ümmetinindir. Ancak pek iç açıcı bir durumda
olmadığımıza dair söylentiler de yok değil.
Osmanlı’nın son döneminden itibaren başımıza örülen
batıcılık çorabı artık topuklarımıza indi. Kültürel kodlarımız tamamen bozuldu.
Düşünce yapımız, dünyaya bakışımız batı medeniyetinin kodlarına göre çalışır
oldu. Hatta dini, ahlakı, ahireti… her şeyi batı formunda düşünmekten ne kuş ne
deve olabildik. Güneş batıdan doğacak diye umarken doğunun batıdan battığını
fark edemedik. Zira o sıralarda cep telefonlarımızı kurcalıyorduk ve çok
meşguldük.
Bugün artık bilim üniversitelerde batının istediği format ve
sınırlar içinde yapılıyor. Medya batının istediği şekilde toplumu
şekillendiriyor. Moda en muhafazakarlarımızı bile etkiliyor. Başörtüsünün
altına streç pantolon veya takke altına yırtık kot pantolon normal kabul
ediliyor. Neyi ne zaman kutlayacağımız ve nasıl kutlayacağımız bile batıdan
akan dejenerasyon nehrine göre belirleniyor.
Bunun en güncel örneği de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü.
Aslında yazmayacaktım ama iş öyle çığırından çıktı ki “gel de içme” misali “gel
de yazma” diyor insan.
1850’lerde Amerika’da bir fabrikada grev başlamış. Grev
sırasında çıkan yangında 100’den fazla kadın işçi yanarak hayatını kaybetmiş.
Bu olay unutulmamış, 1910’da “Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı”nda bu
günün Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanması kabul edilmiş. 8 Mart gününün
belirlenmesi ise 1921’de yapılan “Enternasyonel Komünist Partiler Konferansı”na
rast geliyor.
Bu bilgileri kaç kişi biliyor bilmem. Ama belli ki
kapitalizm, “Dünya Emekçi Kadınlar” gününü yemiş. Batıda 1 Mayıs’ın kadın
versiyonu olarak ortaya çıkan bu gün, bugün kapitalist dünyanın yeni gelir
kapısı olmuş. Özü emek, çalışma, işçi, alın teri olan bugünde herkes birbirine
çiçek, parfüm, çikolata almanın derdine düşmüş.
İsteyen istediği günü istediği şekilde kutlar. Ona karışmam.
Ama benim sözüm kendini Müslüman sayan herkesedir. Yazımın en başında ifade
etmeye çalıştığım “kültürel dejenerasyon” bize o kadar büyük bir hasar vermiş
ki, Diyanet teşkilatı “8 Mart” toplantıları için Kur’an Kursu hocalarına
program düzenliyor. Televizyonda “biz de tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar
Günü’nü tebrik ediyoruz” ile programlar açılıyor. Sosyal medyada paylaşımlar
kadınların bu gününü kutlamadan yapılmıyor… Unutmuşuz. Bu basamağın,
altımızdaki basamaklara uymadığını unutmuşuz.
Hasta olduğumuzu zaten biliyorduk. Ama işin acı tarafı artık
tepki de vermiyoruz. “Bana ne bugün ne günüyse arkadaş. Ramazan Bayramı mı?
Kurban Bayramı mı? Yoksa kadir gecesi mi?” diyecek tâkâtımız kalmamış. Peki biz
geleceğimizi nasıl inşa edeceğiz?
Asıl sorun çocuklarımızın tamamen batı kültürüne itaat eden
zihniyetlerde yetişiyor olması değil. Asıl sorun biz büyüklerin çocuklarımızı
kurtaracak durumda olmaması. Direniş gösteremediğimiz, çocuklarımıza örnek
olamadığımız, evde davranışlarımızla, nasihatlerimizle ve yönlendirmelerimizle
onlara İslam kültürünü veremediğimiz sürece bu girdaptan çıkamayız.
Bu durumdan kurtulmak için tek bir çözüm önerim var. Müslüman
olduğumuzu hatırlamak ve o kimliği benimsemek. O zaman kimi, neyi ne zaman
hatırlamamız gerektiğini kimseden öğrenmek zorunda olmadığımızı da
hatırlayacağız. Hatıralarımız canlanacak ve “Hatırlıyorum!” diyeceğiz. “Biz
büyük bir medeniyettik yahu!”
Aksi taktirde kadınlarını bile batı dünyasının “Hatırlanacaaaak…
Hatırla!” komutuyla hatırlayan bir İslam toplumuna 8 Mart gecesi yeni bir komut
gelir; “Unutulacaaaak… Unut!”
Pardon yahu. Ben ne yazıyordum? Unuttum.
Yorumlar
Yorum Gönder