İmam Hatip okullarında yetişen nesillerin niteliği üzerinde
son günlerde tartışmalar yoğunlaştı. Özellikle sosyal medya (denen mecrada) ve
sosyal medyadan beslenen kesimlerde bu tartışmaları ateşleyen tweetler yine
tansiyonu yükseltmeye yetti. Kategorik olarak sosyal medyaya ve onun üzerinden
dizayn edilen tartışma zeminlerine karşı olduğumu defalarca yazdım. Ancak
ateşin dumanı bizim evin içine de dolunca en azından öksürmek vacip oluyor.
Bugünlerde İmam Hatiplerin müfredatı üzerinden, öğrencilerin
DEAŞ gibi örgütlere sempatizan olarak yetiştirildiği eleştirisi
dillendiriliyor. İmam Hatip müfredatlarının sorunlarını eleştiren biri olarak
bu noktada bir İmam Hatip savunucusu haline gelmek benim için çelişki olmaz.
Çünkü iyi yürümeyen bir arabayı nasıl tamir edeceğinizi tartışmak başkadır,
arabadan ses geliyor diye arabayı uçuruma yuvarlayalım diyene karşı durmak
başkadır.
İmam Hatipler (gerçek anlamda) açıldıkları 1960’lı yıllardan
beri pek çok nesil yetiştirdi. Bugün bu insanlar ülkenin Cumhurbaşkanlığından
sıradan memurluklara, ihracatçısından küçük esnafına kadar pek çok makamda yer
alıyor. Geçmişe dönüp bir seyri zaman eyleyelim. İmam hatiplerin serüvenini
fikreyleyelim:
1970’lerden 1990’lara kadar ülkede pek çok terör örgütü ve
eylemi yaşandı. Suikastlar, adam kaçırmalar, bomba patlatmalarla geçen bu
yıllarda İmam Hatip nesli hep şiddetin karşısında yer aldı. Bırakın silahlı
terör örgütlerine eleman yetiştirmeyi, eline silah almayı bile kendine yakıştırmadı.
1990’larda dini referans aldığını iddia eden ve ülke çapına
eylemler yapan terör örgütleri ortaya çıktı. İBDA-C ve Hizbullah gibi örgütler
ülkede korku ve kaos oluşturmak için görevlendirildiler. Bu örgütlerin içinde
İslam’ı yanlış yorumlayıp terörü meşrulaştıran bir zihniyet hakimdi ve bu
zihniyet hiçbir zaman İmam Hatip nesli ile barışık olmadı. Bu nedenle bu
örgütler eleman devşirecekleri bahçeleri İmam Hatip bahçelerinden uzakta
aradılar. Çünkü İmam Hatip nesli o kirli zihniyetlerden uzaktı. İslam’ın gerçek,
temiz ve pak ruhuna yakındı.
1990’ların sonlarına doğru darbe yapmayı kafaya koyanların
alana sürdükleri yeni şarlatanlar çıktı ortaya .Kendilerine aczimendi denilen
bu Müslüman maskeli ajanlar medyada çokça kullanıldılar. Halk üzerinde sosyal
mühendislik projeleri için ekranlarda rol aldılar. Onların içinde de İmam Hatip
nesli yoktu. İmam Hatip nesli yine eskiden olduğu gibi doğru yerdeydi.
Ülkesinin, milletinin ve ümmetinin selameti için itidal halindeydi. Hem de
üzerine en çok gelinen zamanlarda.
Daha sonra dünya gündemine yeni bir terör örgütü çıktı. El-Kaide,
11 Eylül saldırılarıyla ABD’ye yeni bir kapı açtı: Tüm dünyada İslami Terör
(!)’le savaşma bahanesi. El-Kaide de uzun yıllar gündemde kaldı. İstanbul’dan
Somali’ye, Paris’ten Madrit’e kadar birçok yerde bombalar patlattı. Masumların
canını aldı. Burada da İmam Hatip nesli yoktu. El-Kaide gibi kirli oyunların
karşısında durdu.
1970’lerden itibaren ülke içinde kadrolaşan, sessiz ve
derinden ülkeyi ele geçirmeye çalışan yeni bir terör örgütümüz oldu geçen
yıllarda. Adına FETÖ denen bu örgüt, ülkeye en fazla zarar veren örgüt oldu.
Dinî argümanları güler yüzle kullanıyor, üzerinde çakı bile yoktu. Adanmışlık
ruhundan başka bir güdüyle hareket etmeyen insanlardı. Geçen yıllarda gerçek
yüzleri ortaya çıktı ve kendi halkını, halkın uçaklarıyla bombalayan insanlar
haline geldikleri anlaşıldı. İlginçtir, İmam Hatipler FETÖ’nün en zor
kadrolaştığı ve en zor eleman devşirdiği alanlardandı. Son yıllarda İmam
Hatip’lerde kadrolaşmaya önem veriyor ve elemanlarını İmam Hatip okullarına
tayin istemeye teşvik ediyorlardı. Ancak bu cemaat elemanları da gittikleri
okullarda dışlanıyor, çatışıyor, rahat edemiyordu. Yani orada da İmam Hatip
nesli yoktu.
Şimdi de DAEŞ moda. Güya İmam Hatipler DAEŞ’e elaman yetiştiriyormuş.
Hiç güleceğim yoktu, gülmedim.
Yorumlar
Yorum Gönder