Ana içeriğe atla

İletişim ve Öğretmen

insanlar arası iletişim, belli kuralları olan bir özellik taşır. Eğer karşınızdaki insana kendinizi iyi tanıtmak, derdinizi iyi anlatmak veya onu iyi anlamak istiyorsanız iletişimin bazı hususlarına dikkat etmek durumundasınız demektir. Aksi taktirde yarım tanır, tanır, yarım anlatır ve yarım anlarsınız ki bu da hiç anlatmaktan, hiç tanımamaktan veya hiç anlamamaktan daha kötü sonuçları olan bir durumdur.

Karşısındaki insanı tanımak ve onunla iletişime geçmek, herhalde en çok öğretmenler için önem taşır. Zira hergün yüzlerce öğrenciye sürekli iletişimdedir; sürekli anlamak, anlatmak zorundadır. Bu faaliyetini sağlıklı yapamayan bir öğretmenin mesleğini de hakkıyla yapamayacağı da ortadadır.
İletişime son zamanlarda iletişim uzmanlarının "kaynak-mesaj-alıcı-mesaj kanalı..." kavramları ile bakar olduk. Bu kavramları ve aralarındaki ilişkiyi bileni, iletişimi çözmüş saymaya başladık. Ancak iletişimin aynı zamanda pratik hayata yönelik yansımaları olan kuralları var. Bunlara dikkat etmeden yapacağımız bir eğitim faaliyeti beraberinde sorunları, açmazları, küskünlükleri ve en sonunda da (Allah korusun) nefreti getirecektir.

İletişimi güçlü bir öğretmen öncelikle zandan uzak durur. Zira zan, dipsiz bir kazandır. Kazananı olmadığı gibi kaybetme riski de çoktur. Öğretmen hiçbir öğrenciyi önyargıyla karşılamaz , böyle yaptığını öğrenciye hissettirmez. Aksi taktirde öğrenide oluşacak güvensizlik öğretmenle arasında yıllarca düzelmeyecek bir yaraya dönüşür. Bilhassa ahlak eğitiminde bu yara öğretmenin öğrenciye ulaşmasını engelleyecek en büyük sorun olarak hep kalacaktır. Öğretmen mesleğinin ilk gününden itibaren öğrencilerine daima güvendiğini hissettirmeli ve hiçbir zaman zanla konuşmamalıdır. Kendi içinde tutarsız davranışlar öğrenciler tarafından anında tespit edilir ve öğretmenin iletişim kudretini zedeleyen düşük bir not olarak karnesine kaydedilir.

İyi iletişim kuran bir öğretmen öğrencilerine asla hakaret etmez, onlarla alay etmez, onlara lakap takmaz. Öfkeli olduğu anlarda bile sınırlarını bilir ve o sınırları aşmaz. Özellikle ilköğretimde öğrencilerin (çocuk demek daha doğru) yaptığı hatalar genellikle geçici özellikler taşır. Sekizinci sınıfa kadar büyük problemler yaşatan  öğrencilerin liseye geçtikten sonra el öpmeye gelmeleri alıştığımız bir durumdur. Önemli olan bu geçici hataları kalıcı yaralar açan tedavi yöntemleriyle düzeltmeye çalışmamaktır. Bir oduncuyla dost olan ayının, oduncunun yüzüne konan sineği öldürmek için kayayla oduncunun yüzünü parçalaması hikayesinde olduğu gibi; öğrencinin gönlüne konan bir sineği oradan kovalamak için hakaretler, alaylar, lakaplarla onun küçücük kalbini parçalamak hiç de merhametli bir davranış değildir. Hele hele öğretmen bunları o anki öfkesinin etkisiyle ve kişisel saiklerle yapıyorsa bu çok daha kötü bir durumdur.

İletişimi önemseyen öğretmen, derslerine dua ile başlar. Böylece iletişimi yönetenin , anlatana da anlatana da bu gücü verenin yardımına baş vurur. Öğretmenin duası sınıfa girerken besmele çekmekle başlar ancak burada bahsetmek istediğim dua daha genel ve paylaşımlı bir özellik taşır. Öğretmen her fırsatta öğrencilerine dua etmelidir. Onlar için iyi dileklerini sık sık onların yüzüne söylemeli ve bu dilekleri dua bohçasına koyup ilgili makama göndermelidir. Bu, öğrencilerin sevildiğini hissettirecek ve öğretmene olan sevgiyi saygıyı artıracaktır. Öğretmen şunu unutmaz; her ne kadar problem yaşanan öğrenciler varsa ve enerjinin çoğu onlar için harcanıyorsa da, öğrencilerin çoğu bu küçük jestlere büyük heyecan ve derin duygularla karşılık vermeye hazırdır. Belki belli etmezler ama içlerinde nasıl bir rahmet rüzgarı estirildiğini bilemezsiniz.

Sağlıklı iletişim kurabilen bir öğretmen bol bol şaka yapar. Şakaları yerinde ve zamanındadır. Ne kırıcı, ne aldatıcıdır. Ancak şakayı şaka yapmak niyetiyle ve zorlamayla yapmaz. Öğrencinin en beklemediği anlarda ve tebessüm ettirecek şekilde yapar. Şakanın neticesi dersi sulandırmak veya zihinleri bulandırmak değil, dersi tatlandırmaktır. Bunun yanında öğretmen, sık sık ciddi de olur. Öğrencilerine ikisinin de yeri ve zamanı olduğunu duruşuyla hissettirir.


Kısacası iyi öğretmen, kalpten kalbe giden yolu bilen insandır. Öğrencisinin kalbine inebilen insandır. Bu işi seviyorum diyebilen insandır. Mesleğinin meyvesini yiyebilen insandır. Allah hepimize bu meyvenin lezzetine erebilmeyi nasip etsin. Amin.

Mustafa Yılmaz
mustafayilmaz77@gmail.com

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğretmenime Mektup

Sevgili ö ğ retmenim, Siz bu mektubu okudu ğ unuzda ben çoktan b ü y ü m üş olaca ğı m. L ü tfen kim oldu ğ umu, nerede oldu ğ umu merak etmeyin. Kimli ğ imden çok, yazd ı klar ı ma önem verin. Size bu mektubu k ü ç ü kken yaz ı yorum ve b ü y ü d üğü mde size vermeyi planl ı yorum. Asl ı nda bu mektuplardan herg ü n bir tane yazmay ı planl ı yorum. Ç ü nk ü size yaz ı lacak o kadar çok ş eyim, edecek o kadar te ş ekk ü r ü m ve sitemim var ki... hepsini bir deftere s ığ d ı ramam zaten. Y ı llar sonra ş imdiki bana "gelip y ü z ü me söylesen olmaz m ı yd ı ?" diyeceksiniz eminim. Ama siz de biliyorsunuz i ş te, ben utangaç, k ı r ı lgan ve cesaretsiz bir çocu ğ um. L ü tfen beni anlay ı n. E ğ er b ü y ü d üğü mde bu cesareti kendimde bulabilirsem (b ü y ü kler cesur oluyormu ş ) bunlar ı size elden vermeyi d üşü n ü yorum. Bug ü n s ı n ı fta dediniz ki; " Kim ne derse desin, Ahiret var... Kesin." Bu söz ü n ü z ü defterimin en ü st ü ne ...

İlkokul Öğretmenim Sabahattin E’ye Soruyorum:

Bir keresinde gülmüştüm ve siz bana “inşallah hep böyle güzel gülersin” demiştiniz. Bütün arkadaşlarım bana bakmış ve hep beraber gülmüştük. O günden sonra topluluk içinde gülmeyi, konuşmayı çok seviyorum. Allah sizden razı olsun. İkinci sınıftayken “dersi dinleyemeyecek kadar derdi olan lütfen benimle paylaşsın” demiştiniz. Benim de sıkıntılarım, korkularım vardı. Dersten sonra sizinle konuşmak, içimi dökmek çok iyi gelmişti. O güne kadar benim dertlerimle karşılıksız ilgilenen insanların varlığından beni niçin haberdar etmediniz? Allah sizden razı olsun. Tenefüste nöbetçiydiniz. Ben de merdivenden koşarak iniyordum. Beni arkamdan yakalamasaydınız büyük ihtimalle düşecek ve bir yerlerimi kıracaktım. Beni hırkamdan tutarken parmağınızı incittiniz. Ertesi gün parmağınız alçıdaydı ama yine de bana gülümseyerek bakıyordunuz. Benim bir yerim kırılmasın diye kendinizi feda etmeniz kendimi okulumda büyük bir güven içinde hissetmeme sebep olmuş, size olan sevgim bir kat daha artmıştı. Bu...

Çay Gibi Eğitim

  Güzel bir çay nasıl olur? Demli mi, demsiz mi? Nasıl bir bardakta sunulursa güzel olur? Şeker koymalı mı yoksa sade mi içmeli? Çok sıcak çay mı iyidir yoksa biraz soğuması mı iyidir? İşi bilen bilir. İyi çay için demlik de çaydanlık da ateş de demleme usulü de önemlidir. Bazısı porselendeki çayı tek geçer bazısı emayede demlenen çayı sever. Bana sorarsanız çay biraz demli olmalı. Açık çay istediğim tadı vermez. Zift gibi demli de olmamalı tabi. Bardağın yarısı dem olsa iyidir mesela. Sonra çayın suyunun da özel olmasına dikkat etmek lazım. Öyle kireçli çeşme suyundan yapılan çayla kaynak suyundan yapılan çayın lezzeti de bir olmaz. İşi bilenler çay demlemek için evde özel su bulundururlar. Takdir edilesi bir davranış. Şeker meselesine gelince. Zevkler tartışılmaz tabi ama çayı dilden sevenler şekerli, “dil”den sevenler şekersiz içer. Tırnak içindeki “dil”in Farsça gönül demek olduğunu da bilenler bilir. Şekersiz çaydan zevk alanlar işi ilerletmiş, çayla hemhal olmuştur zira. Şeke...