Ana içeriğe atla

İyi ki İnternet var Diyen Veli Var mı?

“Hocam, çocuğu internetin başından kaldıramıyorum. Hep çet! Hep çet! Bilgisayarı kaldırsam bu sefer de internet kafeye kaçıyor. Ne yapsam olmuyor. Evde huzur kalmadı. Ceza versem olmuyor, nasihat desen almıyor, hiçbir şey fayda vermiyor, çocuk yola gelmiyor….”
“Hocam, çocuğumun gözleri, bilgisayara bakmaktan şaşı oldu. Doktora gittik, gözlük aldık. Bilgisayarı dizinin üstüne koyuyor, yatağa oturuyor, kamburu çıkıyor, diyorum ki neredeyse canı çıkıyor ama bizim çocuk internetten çıkmıyor…”
“Hocam, benim çocuğum geçen yıl taktir aldı. Bu yıl notları yerlerde. Biliyorum internetten ve bilgisayar oyunundan oluyor. Birinci dönem karneye zayıf getirince babaannesi üzüntüden felç oldu. Bizim çocuğa bir şeyler oldu. Bilgisayar başında sarardı soldu. Halbuki yolu doğru yoldu. Hocam bize n’oldu?..”
Yukarıda yazdıklarım meslektaşlarıma hiç de yabancı gelmemiştir. Hepimiz her gün bu cümlelerle okula gelen ve imdat diyen velilerle muhatap oluyoruz. Bilgisayar ve internet çocuklarımızın zihnini günden güne esir alıyor, derinlere dalıyor ve ağını bilinçaltına salıyor. Sanki beyindeki bilinç kırıntılarını trolle tarıyor.
Çocuklarımız sersemlemiş, zihni dağılmış, bilinci sağılmış olarak okula geliyor. Biz de “ne oldu bunlara” diyoruz. Konsantre olamıyor, bir konuya derinlemesine dalamıyor, hiçbir şeyi ciddiye alamıyor ve oturduğu yerde kalamıyorlar. İçki içmeden sarhoş olmuş gibiler. Elbette bu durumları başta anne babaları ve sonra da onları yetiştirme ve iyi birer kul haline getirmeyi dert edinmiş olan biz öğretmenleri çok ama çok üzüyor.
Sahi, bugüne kadar bana gelip de “hocam iyi ki şu bilgisayarı eve almışız, iyi ki internet bağlamışız” diyen ve çocuğuna bilgisayar ve internetin katkısını öve öve bitiremeyen bir veliyle karşılaşmak nasip olmadı. Herkes bilgisayarın ve internetin çocuğuna verdiği zarardan bahsediyor. Sanki bunlar çocuğun ayağına bağlanmış kocaman birer taş ve onun yürümesine engel oluyor. Kurtulmanın çaresi konuşulunca da farkediyorsunuz ki çocuk o taşa aşık! Kurtulmak istemiyor. Ama veli durumu görüp acısını çektiği için soruyor: “Ne yapayım hocam?”. Çocuğuna laf geçiremeyen, bilgisayarı kaldırmakla tehdit edip sonrasını getiremeyen, problemi bir darbeyle bitiremeyen veliye ne desek ki? Çünkü o da çocuğuna aşık! Bana sorarsanız ben o bilgisayarı alır ve ikinci kattan beton zemine atardım.


Mustafa Yılmaz
mustafayilmaz77@gmail.com

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğretmenime Mektup

Sevgili ö ğ retmenim, Siz bu mektubu okudu ğ unuzda ben çoktan b ü y ü m üş olaca ğı m. L ü tfen kim oldu ğ umu, nerede oldu ğ umu merak etmeyin. Kimli ğ imden çok, yazd ı klar ı ma önem verin. Size bu mektubu k ü ç ü kken yaz ı yorum ve b ü y ü d üğü mde size vermeyi planl ı yorum. Asl ı nda bu mektuplardan herg ü n bir tane yazmay ı planl ı yorum. Ç ü nk ü size yaz ı lacak o kadar çok ş eyim, edecek o kadar te ş ekk ü r ü m ve sitemim var ki... hepsini bir deftere s ığ d ı ramam zaten. Y ı llar sonra ş imdiki bana "gelip y ü z ü me söylesen olmaz m ı yd ı ?" diyeceksiniz eminim. Ama siz de biliyorsunuz i ş te, ben utangaç, k ı r ı lgan ve cesaretsiz bir çocu ğ um. L ü tfen beni anlay ı n. E ğ er b ü y ü d üğü mde bu cesareti kendimde bulabilirsem (b ü y ü kler cesur oluyormu ş ) bunlar ı size elden vermeyi d üşü n ü yorum. Bug ü n s ı n ı fta dediniz ki; " Kim ne derse desin, Ahiret var... Kesin." Bu söz ü n ü z ü defterimin en ü st ü ne ...

İlkokul Öğretmenim Sabahattin E’ye Soruyorum:

Bir keresinde gülmüştüm ve siz bana “inşallah hep böyle güzel gülersin” demiştiniz. Bütün arkadaşlarım bana bakmış ve hep beraber gülmüştük. O günden sonra topluluk içinde gülmeyi, konuşmayı çok seviyorum. Allah sizden razı olsun. İkinci sınıftayken “dersi dinleyemeyecek kadar derdi olan lütfen benimle paylaşsın” demiştiniz. Benim de sıkıntılarım, korkularım vardı. Dersten sonra sizinle konuşmak, içimi dökmek çok iyi gelmişti. O güne kadar benim dertlerimle karşılıksız ilgilenen insanların varlığından beni niçin haberdar etmediniz? Allah sizden razı olsun. Tenefüste nöbetçiydiniz. Ben de merdivenden koşarak iniyordum. Beni arkamdan yakalamasaydınız büyük ihtimalle düşecek ve bir yerlerimi kıracaktım. Beni hırkamdan tutarken parmağınızı incittiniz. Ertesi gün parmağınız alçıdaydı ama yine de bana gülümseyerek bakıyordunuz. Benim bir yerim kırılmasın diye kendinizi feda etmeniz kendimi okulumda büyük bir güven içinde hissetmeme sebep olmuş, size olan sevgim bir kat daha artmıştı. Bu...

Çay Gibi Eğitim

  Güzel bir çay nasıl olur? Demli mi, demsiz mi? Nasıl bir bardakta sunulursa güzel olur? Şeker koymalı mı yoksa sade mi içmeli? Çok sıcak çay mı iyidir yoksa biraz soğuması mı iyidir? İşi bilen bilir. İyi çay için demlik de çaydanlık da ateş de demleme usulü de önemlidir. Bazısı porselendeki çayı tek geçer bazısı emayede demlenen çayı sever. Bana sorarsanız çay biraz demli olmalı. Açık çay istediğim tadı vermez. Zift gibi demli de olmamalı tabi. Bardağın yarısı dem olsa iyidir mesela. Sonra çayın suyunun da özel olmasına dikkat etmek lazım. Öyle kireçli çeşme suyundan yapılan çayla kaynak suyundan yapılan çayın lezzeti de bir olmaz. İşi bilenler çay demlemek için evde özel su bulundururlar. Takdir edilesi bir davranış. Şeker meselesine gelince. Zevkler tartışılmaz tabi ama çayı dilden sevenler şekerli, “dil”den sevenler şekersiz içer. Tırnak içindeki “dil”in Farsça gönül demek olduğunu da bilenler bilir. Şekersiz çaydan zevk alanlar işi ilerletmiş, çayla hemhal olmuştur zira. Şeke...