İnsan terbiyesi ciddi bir
iş. Eğitim yerine terbiye demem boşuna değil. Zira eğitim her türlü olur. İyi
de olur kötü de olur. Ancak terbiye insanı mükemmele doğru yöneltmektir, kemâle
doğru istikamet vermektir.
Bu ciddi iş hiç şüphesiz ki
aileden başlar. Ailede oturur yerine taşlar. Ancak aile bir şeyleri eksik
yapmışsa, terbiyede şaşmışsa, o zaman kulu doğru yola çekmek çevrenin işidir,
okulun işidir.
Aslında okul, günümüz
şartlarında (maalesef) pek de terbiye verecek durumda değildir. Türlü çeşit
kültürün birleştiği, ahlakla ahlaksızlığın kesiştiği, iyiyle kötünün her gün
didiştiği okul ortamında hırpalanan, taviz vererek var olmaya çalışan çoğunlukla
güzel ahlak oluyor. İyiyi korumak da, iyilikle örnek olmak da fedakâr öğretmene
düşüyor. Bilge öğretmen, bu yolda ne kadar çabalarsa, o kadar meyve alacağını
biliyor. Çabayı beyhude görense okulu ve öğrencileri çile bilip, her gün
çilesine çile ekliyor.
Terbiye gibi mübarek bir
yolda kendine çile üretmek işin kolayı gibi gelse de, aslında kendi kendini
frenlemek ve zamanla iştiyakını bitirmek demek oluyor. Tabi bu arada olan,
öğretmeninin gözüne bakıp bir şeyler öğrenmek, örnek almak için bekleşen
çoğunluğa oluyor. Bu gözle bakarsanız, ilgiye aç, öğrenmeye aç bekleyen
öğrencileri doyurmak dert değil. Benim asıl değinmek istediğim, ilgiye ve
öğrenmeye kapalı olanlar, ya da kapalı gibi görünenler.
Görünüşte sorunlu olan;
ancak derse gelmesi de zorunlu olan, okulda istenmeyen; hem de ilgi görmeyen
öğrencilerdir terbiyeyi dert edinmişlerin derdi. Bu derdi dert edinenler başka
bakar öğrenciye. Onlar selam verir kimsenin yüzünü görmek istemediği talebeye.
Gülümser, tokalaşır, kucaklaşırlar. Sanki üste bulaşacak bir kirmişçesine uzak
durulan küçük gözlere sıcacık bakarlar beladan (!) uzak duranlara inat.
Kuru bir eğitimci gözüyle
değil, ulu bir terbiyeci gözüyle bakınca olay başkadır. Onun baktığı zaviyede
kurtarılması gereken bir kul vardır. Doktorun hastaya baktığı gibi bakar.
Hastasından hasta diye şikâyet etmez, onun hastalığıyla dertlenip her yerde
yana yakıla zikretmez. İlaç bulur, çare olur. Yanlış yöne giden talebeye köstek
olmaz, destek olur. Ve bilir ki:
En kötü dediğin öğrenci,
belki de hiç iyi insanla karşılaşmadığı için böyledir. Belki sen onun için tek
çıkış yolusundur. Ona göstereceğin sabır, istikrarlı duruş ve merhamet belki de
onun çırpındığı bataklığa uzatacağın bir dal parçası olacaktır. Herkesin
dışladığı, hor gördüğü ve yüz çevirdiği dünyasında kendisine biçilen rolü
oynamaktan başka çaresi olmayan o küçücük kalbin tek sığınağı belki de senin
ona açtığın büyük yüreğindir. Varsın diğer öğretmenler "çok yüz
veriyorsun" desin. Varsın senden bulduğu yüzle şımarsın, sırnaşsın. Sen
belki de onun için son şanssın.
Bu fırsatı vermemek, ona
doğru gelmemek hak mıdır?
Mustafa Yılmaz
mustafayilmaz77@gmail.com
Yorumlar
Yorum Gönder