Ana içeriğe atla

Kötü Olan Öğrenci mi?

İnsan terbiyesi ciddi bir iş. Eğitim yerine terbiye demem boşuna değil. Zira eğitim her türlü olur. İyi de olur kötü de olur. Ancak terbiye insanı mükemmele doğru yöneltmektir, kemâle doğru istikamet vermektir.
Bu ciddi iş hiç şüphesiz ki aileden başlar. Ailede oturur yerine taşlar. Ancak aile bir şeyleri eksik yapmışsa, terbiyede şaşmışsa, o zaman kulu doğru yola çekmek çevrenin işidir, okulun işidir.
Aslında okul, günümüz şartlarında (maalesef) pek de terbiye verecek durumda değildir. Türlü çeşit kültürün birleştiği, ahlakla ahlaksızlığın kesiştiği, iyiyle kötünün her gün didiştiği okul ortamında hırpalanan, taviz vererek var olmaya çalışan çoğunlukla güzel ahlak oluyor. İyiyi korumak da, iyilikle örnek olmak da fedakâr öğretmene düşüyor. Bilge öğretmen, bu yolda ne kadar çabalarsa, o kadar meyve alacağını biliyor. Çabayı beyhude görense okulu ve öğrencileri çile bilip, her gün çilesine çile ekliyor.
Terbiye gibi mübarek bir yolda kendine çile üretmek işin kolayı gibi gelse de, aslında kendi kendini frenlemek ve zamanla iştiyakını bitirmek demek oluyor. Tabi bu arada olan, öğretmeninin gözüne bakıp bir şeyler öğrenmek, örnek almak için bekleşen çoğunluğa oluyor. Bu gözle bakarsanız, ilgiye aç, öğrenmeye aç bekleyen öğrencileri doyurmak dert değil. Benim asıl değinmek istediğim, ilgiye ve öğrenmeye kapalı olanlar, ya da kapalı gibi görünenler.
Görünüşte sorunlu olan; ancak derse gelmesi de zorunlu olan, okulda istenmeyen; hem de ilgi görmeyen öğrencilerdir terbiyeyi dert edinmişlerin derdi. Bu derdi dert edinenler başka bakar öğrenciye. Onlar selam verir kimsenin yüzünü görmek istemediği talebeye. Gülümser, tokalaşır, kucaklaşırlar. Sanki üste bulaşacak bir kirmişçesine uzak durulan küçük gözlere sıcacık bakarlar beladan (!) uzak duranlara inat.
Kuru bir eğitimci gözüyle değil, ulu bir terbiyeci gözüyle bakınca olay başkadır. Onun baktığı zaviyede kurtarılması gereken bir kul vardır. Doktorun hastaya baktığı gibi bakar. Hastasından hasta diye şikâyet etmez, onun hastalığıyla dertlenip her yerde yana yakıla zikretmez. İlaç bulur, çare olur. Yanlış yöne giden talebeye köstek olmaz, destek olur. Ve bilir ki:
En kötü dediğin öğrenci, belki de hiç iyi insanla karşılaşmadığı için böyledir. Belki sen onun için tek çıkış yolusundur. Ona göstereceğin sabır, istikrarlı duruş ve merhamet belki de onun çırpındığı bataklığa uzatacağın bir dal parçası olacaktır. Herkesin dışladığı, hor gördüğü ve yüz çevirdiği dünyasında kendisine biçilen rolü oynamaktan başka çaresi olmayan o küçücük kalbin tek sığınağı belki de senin ona açtığın büyük yüreğindir. Varsın diğer öğretmenler "çok yüz veriyorsun" desin. Varsın senden bulduğu yüzle şımarsın, sırnaşsın. Sen belki de onun için son şanssın.

Bu fırsatı vermemek, ona doğru gelmemek hak mıdır?

Mustafa Yılmaz
mustafayilmaz77@gmail.com

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğretmenime Mektup

Sevgili ö ğ retmenim, Siz bu mektubu okudu ğ unuzda ben çoktan b ü y ü m üş olaca ğı m. L ü tfen kim oldu ğ umu, nerede oldu ğ umu merak etmeyin. Kimli ğ imden çok, yazd ı klar ı ma önem verin. Size bu mektubu k ü ç ü kken yaz ı yorum ve b ü y ü d üğü mde size vermeyi planl ı yorum. Asl ı nda bu mektuplardan herg ü n bir tane yazmay ı planl ı yorum. Ç ü nk ü size yaz ı lacak o kadar çok ş eyim, edecek o kadar te ş ekk ü r ü m ve sitemim var ki... hepsini bir deftere s ığ d ı ramam zaten. Y ı llar sonra ş imdiki bana "gelip y ü z ü me söylesen olmaz m ı yd ı ?" diyeceksiniz eminim. Ama siz de biliyorsunuz i ş te, ben utangaç, k ı r ı lgan ve cesaretsiz bir çocu ğ um. L ü tfen beni anlay ı n. E ğ er b ü y ü d üğü mde bu cesareti kendimde bulabilirsem (b ü y ü kler cesur oluyormu ş ) bunlar ı size elden vermeyi d üşü n ü yorum. Bug ü n s ı n ı fta dediniz ki; " Kim ne derse desin, Ahiret var... Kesin." Bu söz ü n ü z ü defterimin en ü st ü ne ...

İlkokul Öğretmenim Sabahattin E’ye Soruyorum:

Bir keresinde gülmüştüm ve siz bana “inşallah hep böyle güzel gülersin” demiştiniz. Bütün arkadaşlarım bana bakmış ve hep beraber gülmüştük. O günden sonra topluluk içinde gülmeyi, konuşmayı çok seviyorum. Allah sizden razı olsun. İkinci sınıftayken “dersi dinleyemeyecek kadar derdi olan lütfen benimle paylaşsın” demiştiniz. Benim de sıkıntılarım, korkularım vardı. Dersten sonra sizinle konuşmak, içimi dökmek çok iyi gelmişti. O güne kadar benim dertlerimle karşılıksız ilgilenen insanların varlığından beni niçin haberdar etmediniz? Allah sizden razı olsun. Tenefüste nöbetçiydiniz. Ben de merdivenden koşarak iniyordum. Beni arkamdan yakalamasaydınız büyük ihtimalle düşecek ve bir yerlerimi kıracaktım. Beni hırkamdan tutarken parmağınızı incittiniz. Ertesi gün parmağınız alçıdaydı ama yine de bana gülümseyerek bakıyordunuz. Benim bir yerim kırılmasın diye kendinizi feda etmeniz kendimi okulumda büyük bir güven içinde hissetmeme sebep olmuş, size olan sevgim bir kat daha artmıştı. Bu...

Çay Gibi Eğitim

  Güzel bir çay nasıl olur? Demli mi, demsiz mi? Nasıl bir bardakta sunulursa güzel olur? Şeker koymalı mı yoksa sade mi içmeli? Çok sıcak çay mı iyidir yoksa biraz soğuması mı iyidir? İşi bilen bilir. İyi çay için demlik de çaydanlık da ateş de demleme usulü de önemlidir. Bazısı porselendeki çayı tek geçer bazısı emayede demlenen çayı sever. Bana sorarsanız çay biraz demli olmalı. Açık çay istediğim tadı vermez. Zift gibi demli de olmamalı tabi. Bardağın yarısı dem olsa iyidir mesela. Sonra çayın suyunun da özel olmasına dikkat etmek lazım. Öyle kireçli çeşme suyundan yapılan çayla kaynak suyundan yapılan çayın lezzeti de bir olmaz. İşi bilenler çay demlemek için evde özel su bulundururlar. Takdir edilesi bir davranış. Şeker meselesine gelince. Zevkler tartışılmaz tabi ama çayı dilden sevenler şekerli, “dil”den sevenler şekersiz içer. Tırnak içindeki “dil”in Farsça gönül demek olduğunu da bilenler bilir. Şekersiz çaydan zevk alanlar işi ilerletmiş, çayla hemhal olmuştur zira. Şeke...