Ana içeriğe atla

İvedilikle Recep İvedik ve Diren Gençlik!

Hatırını kıramayacağım bir yakınımın ısrarı ile sinema bileti almak için sıraya giriyoruz. Bilet satılan gişeye en az on metre mesafedeyiz. Anormal bir kalabalık, kalabalıkta anormal bir neşe, neşelerin içinde anormal kahkahalar var. Gelmez denilen sıra geliyor ve biz üç kişi, ancak farklı yerlerdeki boş koltuklarda oturmayı kabul ederek içeri girebiliyoruz. Zira yan yana üç boş koltuk kalmamış, salon neredeyse dolmuş.
Salona giriyoruz. Ben, arkadaşlarımla vedalaşıp sıra sonundaki koltuğuma oturuyorum. Yanımda 8 yaşlarında bir erkek çocuğu var. Anladığım kadarıyla babasıyla gelmiş. Patlamış mısırlarını almışlar, hazırlıklarını yapmışlar. Belli ki keyif zamanı.
Işıklar sönüyor ve film başlıyor. Sadece film değil; küfür başlıyor, magandalık başlıyor, magandalık sınıf atlıyor, küfür makinalı tüfek gibi Dolby digital sesle salonda yankılanıyor. Ben kalkıp çıkmayı düşünürken birden yanımdaki çocuk aklıma geliyor. Aman Allah! Babasıyla birlikte kahkahalara boğuluyor. Baba, oğluna küfür, seviyesizlik ve magandalık menüsünü sunarak, ona örnek olarak sorumluluk bilinciyle keyifli dakikalar geçiriyor. Sonra kahkaha seslerine dikkat kesiliyorum, genç kızlar, delikanlılar ağıza alınmayacak sözleri işittikçe salonu gülme sesleriyle inletiyorlar. Sanki seslerini salondakilere dinletiyorlar…
Dayanamayıp çıkıyorum. Sonra film bitince diğerleri de çıkıyor. Hepsi mutlu, güleç dağılıp uzaklaşıyorlar. Çoğu genç, belki ortaokul, belki lise.
Bu gençlerin yarın okullarına dağılacakları, sınıfa girecekleri, ders görecekleri, yeni şeyler öğrenecekleri, anne babalarıyla yüzleşecekleri gerçeği aklıma geliyor. Ve diyorum ki; bizim gençlerimiz bu kadar bozma gayretlerine yine de iyi dayanıyorlar. Normal hayatta sorumsuzluklarından, konuşmalarından, dağınıklıklarından şikayet ettiğimiz gençlerimizi kendi ellerimizle çok daha fazla bozmaya çalışıyoruz ama onlar direniyor. Elinden tutup Recep İvedik’i gösteriyoruz ve “bak oğlum/kızım. Bu komik. Buna gül. Küfür işit. Ona gül. Düşüncesizliği, görgüsüzlüğü, hanzoluğu bundan öğren!” diyoruz ama onlar direniyor.
Ne diyelim, Diren Gençlik!


Mustafa Yılmaz
mustafayilmaz77@gmail.com

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğretmenime Mektup

Sevgili ö ğ retmenim, Siz bu mektubu okudu ğ unuzda ben çoktan b ü y ü m üş olaca ğı m. L ü tfen kim oldu ğ umu, nerede oldu ğ umu merak etmeyin. Kimli ğ imden çok, yazd ı klar ı ma önem verin. Size bu mektubu k ü ç ü kken yaz ı yorum ve b ü y ü d üğü mde size vermeyi planl ı yorum. Asl ı nda bu mektuplardan herg ü n bir tane yazmay ı planl ı yorum. Ç ü nk ü size yaz ı lacak o kadar çok ş eyim, edecek o kadar te ş ekk ü r ü m ve sitemim var ki... hepsini bir deftere s ığ d ı ramam zaten. Y ı llar sonra ş imdiki bana "gelip y ü z ü me söylesen olmaz m ı yd ı ?" diyeceksiniz eminim. Ama siz de biliyorsunuz i ş te, ben utangaç, k ı r ı lgan ve cesaretsiz bir çocu ğ um. L ü tfen beni anlay ı n. E ğ er b ü y ü d üğü mde bu cesareti kendimde bulabilirsem (b ü y ü kler cesur oluyormu ş ) bunlar ı size elden vermeyi d üşü n ü yorum. Bug ü n s ı n ı fta dediniz ki; " Kim ne derse desin, Ahiret var... Kesin." Bu söz ü n ü z ü defterimin en ü st ü ne ...

İlkokul Öğretmenim Sabahattin E’ye Soruyorum:

Bir keresinde gülmüştüm ve siz bana “inşallah hep böyle güzel gülersin” demiştiniz. Bütün arkadaşlarım bana bakmış ve hep beraber gülmüştük. O günden sonra topluluk içinde gülmeyi, konuşmayı çok seviyorum. Allah sizden razı olsun. İkinci sınıftayken “dersi dinleyemeyecek kadar derdi olan lütfen benimle paylaşsın” demiştiniz. Benim de sıkıntılarım, korkularım vardı. Dersten sonra sizinle konuşmak, içimi dökmek çok iyi gelmişti. O güne kadar benim dertlerimle karşılıksız ilgilenen insanların varlığından beni niçin haberdar etmediniz? Allah sizden razı olsun. Tenefüste nöbetçiydiniz. Ben de merdivenden koşarak iniyordum. Beni arkamdan yakalamasaydınız büyük ihtimalle düşecek ve bir yerlerimi kıracaktım. Beni hırkamdan tutarken parmağınızı incittiniz. Ertesi gün parmağınız alçıdaydı ama yine de bana gülümseyerek bakıyordunuz. Benim bir yerim kırılmasın diye kendinizi feda etmeniz kendimi okulumda büyük bir güven içinde hissetmeme sebep olmuş, size olan sevgim bir kat daha artmıştı. Bu...

Çay Gibi Eğitim

  Güzel bir çay nasıl olur? Demli mi, demsiz mi? Nasıl bir bardakta sunulursa güzel olur? Şeker koymalı mı yoksa sade mi içmeli? Çok sıcak çay mı iyidir yoksa biraz soğuması mı iyidir? İşi bilen bilir. İyi çay için demlik de çaydanlık da ateş de demleme usulü de önemlidir. Bazısı porselendeki çayı tek geçer bazısı emayede demlenen çayı sever. Bana sorarsanız çay biraz demli olmalı. Açık çay istediğim tadı vermez. Zift gibi demli de olmamalı tabi. Bardağın yarısı dem olsa iyidir mesela. Sonra çayın suyunun da özel olmasına dikkat etmek lazım. Öyle kireçli çeşme suyundan yapılan çayla kaynak suyundan yapılan çayın lezzeti de bir olmaz. İşi bilenler çay demlemek için evde özel su bulundururlar. Takdir edilesi bir davranış. Şeker meselesine gelince. Zevkler tartışılmaz tabi ama çayı dilden sevenler şekerli, “dil”den sevenler şekersiz içer. Tırnak içindeki “dil”in Farsça gönül demek olduğunu da bilenler bilir. Şekersiz çaydan zevk alanlar işi ilerletmiş, çayla hemhal olmuştur zira. Şeke...