Yollarda, parklarda, bahçelerde köpeklerini gezdirenlerin
sayısı, modenleşme seviyemizle (!) doğru orantılı olarak artıyor. Köpek sahibi
olmak ve onu evde beslemek, hayvanseverliğin en entelektüel göstergelerinden
biri olarak kabul görüyor. Köpek beslemek bir statü, üstü örtülü bir güç ve
biraz da vicdan rahatlatma aracı olarak kullanıyor.
Yanlış anlaşılmasın diye izah edeyim. Köpek düşmanı veya
köpeklerden hazzetmeyen biri olarak yazmıyorum bunları. Benimki sadece
psiko-sosyal bir tespit yapma çabası. Zira susuz bir köpeğe su verdiği için
cenneti, bir kediyi aç bıraktığı için cehennemi hak edeceğine inanan
insanlarız. Ancak iş, insan sevgisi ve değerini düşürecek bir boyuta taşınmaya
başladığı zaman durup düşünmek zorundayız.
Genelleme yapmadan ve herkesin bu kategoriye girmediğini
baştan söyleyerek diyorum ki; bu insanlar köpeklerini görünmez bir kafes içinde
tuttuklarının farkında değiller mi? O görünmez kafes, ellerinde tuttukları
tasmanın uzunluğu kadar. Köpek evde dört duvar arasında, parkta ve sokakta
tasma mesafesinde hep bir tutsaklık hayatı içindeler. Öyle zannediyorum ki
sevgileri köpeklerinden çok kendilerine. Onlar, “köpek besliyor olmayı”
seviyorlar. Köpek gezdirmeyi, diğer insanlara köpek sahibi olduğunu göstermeyi,
etraftaki insanların reflekslerini, ürkmelerini ve bunları görünce de “ısırmaz”
diyebilmeyi seviyorlar. Hal böyle olunca da hayvan sevgisi adı altında yozlaşmış
bir insan sevgisi ortaya çıkıyor.
Biri de çıkıp normal olarak şunları söylüyor:
Sokak köpeklerini dolaştıran bazı insanlar niçin köpeklerine
gösterdikleri sevgi, şefkat ve anlayışı insanlardan esirgiyor?
Niçin diğer insanları potansiyel hayvan düşmanı olarak görüyorlar?
Niçin hayvanseverliği sadece bir köpeğin boynuna tasma
takmak olarak algılıyorlar?
Niçin (mesela) evinde balık besleyenleri, pencere kenarına
ekmek bırakarak kuşları doyuranları veya karıncaları ezmemek için önüne bakıp
yürüyenleri hayvansever olarak görmüyorlar?
Niçin diğer insanların köpekten korktukları zaman
hissettiklerini önemsemiyorlar?
Ve niçin hayvansever oldukları için o köpeklerin tasmalarını
çıkartıp (sevgileri gereği) köpeklerini özgür bırakmıyorlar?
Biz köpeklerini de, köpeklerin sahiplerini de seviyoruz.
Lütfen biraz empati.
Devir sabır devri,
İnsanın bazen dönüyor nevri.
Desen olmuyor, sussan olmuyor,
Laflar sanki mızrak gibi, ucu sivri.
*
Babam derdi; bizim gençliğimizde… diye
Sanki o günler geri geldi.
*
Dik durmak, sağlam kalmak bir zehir,
İçemezsin, savurur seni nehir.
Kur’ân senin merkezin, ne keramet ne sihir.
*
Kim ne derse desin, isyan et!
Kur’ân’dan kayar isen, işte o zaman sefalet
Bil ki aziz kardeş,
Taraf olmaya zorlayanlara direnebilmektir adâlet.
Tarafgirlikle suçlayanlara takılmamaktır kerâmet.
Yanlışı görebilmek ve söyleyebilmektir asâlet.
Aklını Allah’tan gayrısına teslim etmektir atâlet.
Bunları başaramadığını anlayınca hissettiğindir nedâmet.
Sen hâlâ “ben doğruyum” diyorsan iki gözüm,
Allah selâmet versin, sen bu yolda devam et!
Yorumlar
Yorum Gönder